Onlarca yıl önce pek çok bilim insanı kahve içmenin sağlığa zararlı olduğuna inanıyordu ancak yıllar içinde kahve dikkate değer bir dönüşüm yaşadı.
Kahvenin etkileri ile ilgili peş peşe yapılan araştırmalar günde bir veya iki fincan kahve tüketmenin yaşam süresini uzatabileceğini ve kronik hastalık riskini azaltabileceğini ortaya attı.
Bu konudaki en çarpıcı bulgulardan biri de kahve tüketenlerin Tip 2 diyabete yakalanma riskinin azalması. Yapılan birçok büyük çalışma, günde 3-4 fincan kahve içen kişilerin, çok az kahve içen veya hiç içmeyen kişilere kıyasla hastalığa yakalanma riskinin yaklaşık yüzde 25 daha düşük olduğunu buldu.
Bununla birlikte kahvenin sağlık üzerine etkileri hakkında yapılan çalışmaların çoğu genellikle sebep-sonuç ilişkisini değil, korelasyonları gösteren büyük gözlemsel çalışmalar. Bu da, bulguları başka bir şeyin etkileyebileceği anlamına gelebilir.
Belki de kahve içenlerin daha fazla egzersiz yapma, daha az alkol içme, daha sağlıklı beslenme veya sağlıklarını etkileyecek diğer alışkanlıklarla meşgul olma olasılıkları daha yüksek olabilir ancak, bilim insanları bu diğer yaşam tarzı davranışlarını dikkate aldığında da kahvenin diyabete karşı koruyucu etkisi devam ediyor.
Bu etki Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya’da bir milyondan fazla katılımcıyı kapsayan kadın erkek, genç yaşlı, sigara içen ve içmeyen, obezitesi olan ve olmayan kişiler üzerinde düzinelerce çalışma ile kanıtlandı.
Araştırmacılar ayrıca kahve tüketimindeki değişikliklerle riskin arttığını ve azaldığını da gösterdi.
Yirmi yıl boyunca binlerce erkek ve kadının izlendiği çalışmalarda bilim insanları, kahve içenlerin kahve alımını günde bir veya iki fincan daha arttırdıklarında diyabet riskinin yüzde 11 azaldığını buldu. Ancak insanlar kahve alımını aynı miktarda azalttığında şeker hastalığına yakalanma olasılıkları yüzde 17 arttı. Bilim insanları çay tüketimindeki değişiklikleri incelediklerinde ise aynı etkiyi görmediler.
Peki kahve neden kötü bir üne sahip?
Uzmanlar, kahvenin sadece kafein etkisinden ziyade metabolizmamız üzerinde şaşırtıcı etkileri olabilecek yüzlerce başka bileşene sahip olduğunu, özellikle düzenli olarak içmiyorsanız, içerdiği kafeinin savaş ya da kaç tepkisini tetiklediğini, bunun da adrenalin seviyelerinin yükselmesine, kan basıncının ve kan şekeri seviyelerinin artmasına ve insülin duyarlılığınızın azalmasına neden olduğunu söylüyor. İşte bu fizyolojik değişiklikler, bilim insanlarının milyonlarca yıl önce kahve içmenin genel olarak zararlı olduğuna inanmalarının asıl nedeni.
Kahvenin sağlık üzerindeki etkileri konusunda uzman ve George Washington Üniversitesi Milken Enstitüsü Halk Sağlığı Okulu’nda Profesör Rob van Dam, Washington Post’a yaptığı açıklamada o zamanlarda çoğunlukla insanlara sadece kahve veya kafein verildiği, birkaç saat boyunca onların izlendiği ve bu zararlı etkilerin görüldüğü deneylerin yapıldığını söyledi ve ekledi:
“Ancak kahveyi yeterince uzun süre tükettiğinizde, onun uyarıcı etkilerine karşı vücudunuz bir tolerans geliştirir ve görünüşte zararlı olan fizyolojik tepkiler daha az belirgin hale gelir. Bir hafta içinde bu tepkiler büyük ölçüde ortadan kalkar, kahvenin diğer özellikleri de ortaya çıkmaya başlar. Kahve, meyvelerde, sebzelerde, tam tahıllarda ve sağlığa fayda sağladığı bilinen diğer bitkilerde bulunan polifenol bileşikleri açısından zengin bir kaynaktır. Bir fincan kahve, bir fincan yeşil veya siyah çayın içerdiği polifenol konsantrasyonunun yaklaşık iki katını içerir. Bir fincan kahve ayrıca 1,8 grama kadar, yani bir porsiyon brokolide bulacağınız miktarın yaklaşık yarısı kadar lif içerir.”
Düsseldorf’taki Batı Almanya Diyabet ve Sağlık Merkezi’nde kahvenin sağlık üzerindeki etkilerini inceleyen bilim insanı Hubert Kolb, kahvenin birçok açıdan sıvı bir sebzeye benzediğini, içerdikleri polifenol miktarları karşılaştırıldığında sebzelerin bir porsiyonunun küçük bir fincan kahve ile eş değer olduğunu söyledi.
Kahvede bol miktarda bulunan polifenollerden biri, bazı çalışmalarda insülin duyarlılığını ve kan şekeri kontrolünü iyileştirdiği gösterilen klorojenik asittir. Kahvedeki klorojenik asit ve diğer polifenoller iltihabı azaltmaya ve hücrelerin ve DNA’nın onarılmasında ve korunmasında rol oynayan proteinlerin üretimini artırmaya yardımcı olur.
Çalışmalar, bu etkilerin vücuttaki organlarda, özellikle de karaciğerde ve insülin üreten ve Tip 2 diyabetin gelişiminde kritik rol oynayan pankreasın beta hücrelerinde meydana geldiğini göstermektedir. Kolb ve meslektaşlarına göre, düzenli olarak kahve içmek muhtemelen diyabet riskini azaltıyor çünkü karaciğer ve beta hücre fonksiyonlarının bozulmasını önlemeye yardımcı oluyor.
Tüm bunlara ek olarak kahvenin elbette dezavantajları da var. Ne kadar tükettiğinize bağlı olarak uykuyu bozabilir, kaygıyı artırabilir, ve baş ağrılarına, mide bulantısına ve diğer yan etkilere neden olabilir. Günde iki fincandan fazla kahve içmek de hamile kadınlarda komplikasyon riskini artırabilir.
Bu nedenlerden dolayı sağlık otoriteleri genellikle sağlıklı yetişkinlerin günde yaklaşık 400 mg’dan fazla kafein tüketmemesini tavsiye ediyor. Bu da dört veya beş fincan kahveye eşdeğerdir.
Kahve içmiyorsanız ve bundan özellikle keyif almıyorsanız, başlamak için baskı hissetmeyin. Ancak her gün içenler için, sabah kahvenizin lezzetli tadı ve canlandırıcı olmasının yanı sıra sağlığınız için daha fazlasını yapabileceğini bilmek güzel.
GÜNDEM
11 Aralık 2024SPOR
11 Aralık 2024GÜNDEM
11 Aralık 2024SPOR
11 Aralık 2024SPOR
11 Aralık 2024GÜNDEM
11 Aralık 2024GÜNDEM
11 Aralık 2024